Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Bütün Kimliklere, Bütün Yaşam Tarzlarına Saygılıyız”

Haber: EDDA SÖNMEZ – Kamera: ADEM KARABAYIR

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Eksiklerimiz, yanlışlarımız onları da tabii ki konuşmaya her zaman hazırız, düzeltmeye de hazırız. Bütün kimliklere saygılıyız. Bütün yaşam tarzlarına saygılıyız. Yüzyılların birikimi olan bütün inançlara, bütün yollara, bütün yaklaşımlara saygılıyız. Şuna da inanıyoruz. İnsanlar inandıklarını rahatlıkla ifade ettiklerinde ve hayata geçirdiklerinde hem kendileri daha çok mutlu, müreffeh olurlar hem de topluma daha çok katkıda bulunurlar. Yaşam tarzı bastırılan, kimliği bastırılan toplumlar huzursuz olurlar ve gelişemezler. Rahat bir şekilde hedeflerine ulaşamazlar. Yüz yıllık bir Cumhuriyetimiz var. Büyük birikimlerimiz var. Şimdi de Türkiye Yüzyılı’na adım atıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye Yüzyılı vizyonunu ortaya koymuş durumda. Türkiye Yüzyılı özgürlüklerin, insanların yaşam tarzlarını rahatlıkla istedikleri gibi, inandıkları gibi yaşadıkları ama bir taraftan da farklılıklarını çatışma konusu değil” dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve İstanbul Valisi Davut Gül, Alevi kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle İstanbul Valiliği’nin ev sahipliğinde düzenlenen “Canlar Buluşması” adlı kahvaltı programında bir araya geldi.

Kahvaltı programında bmir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şunları söyledi:

“İNSAN UNSURUNUN ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM: Hanımefendiler, beyefendiler. Hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Buraya bu sabah hafta sonu vakit ayırıp teşrif eden herkese yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun diyorum. Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımızın da selamlarını, her birinize iletmek istiyorum. Bugün sayın valimizin organizasyonunda bir araya geldik. Bir sohbet edeceğiz inşallah. Muhabbet edeceğiz. Daha çok sizleri dinleyeceğiz. Farklı konularda fikirlerinizi, görüşlerinizi varsa bize ileteceğiniz önerilerinizi dinlemiş olacağız. Ama ben kısa bir açılış yapmak istiyorum, müsaade ederseniz. Bizim siyasi anlayışımızın özünde her zaman söylüyoruz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışı var, zihniyeti var. Geçmişimizden tevarüs ettiğimiz bir zihniyet ve her alanda da bunun bizim için bir ölçü olduğunu ifade etmek istiyorum. Kalkınmada da gelişmede de demokraside de uluslararası ilişkilerde de her alanda insanı esas aldığınız zaman birçok mesele kendiliğinden yerli yerine oturuyor zaten. Alevi, Bektaşi canların nasıl tarif edileceği tabii ki beni aşan bir konu. Her biriniz eminim ki burada çok daha fazla ilme, bilgiye sahipsiniz. Ama ben doğrusu insan unsurunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.

İŞLENEN SAVAŞ SUÇLARINA, İNSANLIK SUÇLARINA KARŞI ÇIKMAK İÇİN BAŞKA BİR KİMLİĞE İHTİYACIMIZ YOK: Alevi Bektaşi anlayışında, yaklaşımında dolayısıyla bu insana yapılan vurgu, insanı merkeze alan anlayış çok çok kıymetli diye ifade etmek istiyorum. Bugün dünyanın geldiği ortamda yaşadığımız hadiselere baktığımızda bunun ne kadar değerli, kıymetli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Dininden, dilinden, çeşitli özelliklerinden bağımsız olarak Eşrefi Mahlukat, yaratılmışların en şereflisi olarak insanı merkeze almak hakikaten hepimiz için bir ölçü olmalı. Bugün Gazze’de yaşananlara baktığımızda da aynı ölçüyle yaklaşılması gerektiğini görüyoruz. Gazze’de İsraillilerin, İsrail yönetiminin Filistinlilere yaptığını kınamak için, ona karşı durmak için Müslüman olmanız gerekmiyor. İnsan olmanız yeter. Orada yapılana karşı olmak için, işlenen savaş suçlarına, insanlık suçlarına karşı çıkmak için başka bir kimliğe ihtiyacımız yok gerçekten. Sadece insan olmamız, insani bir bakış açısıyla yaklaşmamız yeter diye ifade etmek istiyorum.

AYNI ALLAH’A, PEYGAMBERE, KİTABA İNANAN HZ. ALİ SEVGİSİNİ, EHLİBEYT SEVGİSİNİ PAYLAŞAN BİR TOPLUMUN ÇOK BÜYÜK ORTAKLIKLARI OLDUĞUNU DA GÖRMEMİZ GEREKİYOR: Değerli arkadaşlar, Alevi Bektaşi geleneği bu toprakların en köklü geleneklerinden ve yaklaşımlarından, milyonlarca insanımızın hayatında da gündelik hayatında da çok önemli yere sahip. ve bizim büyük bir zenginliğimiz. İki yönlü bir mesele yaşadığımıza inanıyorum ben. Bir taraftan farklılıklarımızı ortadan kaldırmaya, birbirimize daha fazla benzetmeye çalışanlar var. Ben bunu doğru bulmuyorum açıkçası. Birbirimizi olduğumuz gibi görmemiz, kabul etmemiz ve bir arada yaşama kültürünü geliştirmemiz çok kıymetli bir şey diye inanıyorum. Bu işin bir tarafı. Diğer taraftan da aslında çok büyük ortaklıklar var. Bu ortaklıkları görmemenin de son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Aynı Allah’a, peygambere, kitaba inanan Hz. Ali sevgisini, ehlibeyt sevgisini paylaşan bir toplumun çok büyük ortaklıkları olduğunu da görmemiz gerekiyor. Bu büyük ortaklıkları, bu büyük paylaştığımız değerleri görerek bir taraftan da farklılıklarımızı da unutmadan onların da bir zenginlik olduğunu görerek bir arada bir olarak, beraber olarak iri olarak, diri olarak yaşamak zorundayız.

ÜLKEMİZİN HUZURUNU, GÜVENİNİ, İNSANIMIZIN REFAHINI BOZMAYA ÇALIŞANLARA KARŞI DA ÇOK DİKKATLİ OLMALIYIZ: Bunu yapmadığımız zaman bizi düşünmeyen, bizim aslında menfaatimizi, bizim geleceğimizi düşünmeyen başka amaçlarla bu farklılıkları bir çatışma konusu haline getirmeye çalışanlara hizmet etmiş oluruz diye düşünüyorum. İçeride veya dışarıda bu farklılıklarımızı çatışma konusu haline getirmeye çalışan ülkemizin huzurunu, güvenini, insanımızın refahını bu yolla bozmaya çalışanlara karşı da çok dikkatli olmalıyız diye inanıyorum. Bunu söylerken belli bir kesime dönük değil, bütün kesimlerin dikkatli olması gerekir diye inanıyorum. Bu coğrafya büyük bir coğrafya. Çok çeşitli medeniyetlere beşiklik yapmış, tarihi derinliği olan bir coğrafya. Burada özellikle şunu görmemiz lazım. Farklı etnik kökenlerden, farklı diller konuşan, farklı mezheplerden, meşreplerden çok sayıda geleneğimiz var, mirasımız var. ve bugün insanımızın gündelik hayatına bunların yansımaları var. Bu zengin mirası görmemiz lazım. ve şu anlayışı biz her zaman savunuyoruz. Millet dediğimiz zaman bu bir ırk, ırkı veya belli bir kesimi, inancı ifade eden bir kavram değil. İşte bütün bu zenginliğimizi kapsayan, kavrayan bir millet anlayışına sahip olduğumuzun altını özellikle çizmek istiyorum.

EŞİT VATANDAŞLIK KAVRAMIYLA HAREKET ETMEK DURUMUNDAYIZ: Değerli arkadaşlar aynı zamanda tabii bu güçlü geleneğimizin yanı sıra biz demokratik bir hukuk devletiyiz. ve eşit vatandaşlık kavramıyla hareket etmek durumundayız. Türkiye’de yaşayan kim olursa olsun Müslüman’ı, gayrimüslimi Müslümanlar için de farklı mezhepleri, meşrepleri inananı inanmayanı hangi inanca sahip olursa olsun herkesi bu ülkede demokratik bir ortamda hukukun koruması altında görmemiz ve kucaklamamız gerekiyor. Bu da ülkemizin birliği bütünlüğü açısından gerçekten çok çok kıymetli diye düşünüyorum. Hükümetlerimizin anlayışı ülkemizde kalkınmayla demokrasinin bir arada yürüyeceği şeklinde oldu ve hep bu anlayışla hareket ettik. Bunu da gördük normal baktığınızda 20 yıllık döneme baktığınızda bu kadar ekonomik kalkınma, sosyal refah artışı nasıl başarıldı diye baktığımızda işin özünde aslında kalkınmayla demokrasiyi bir arada görme anlayışı var diye ben altını çizmek istiyorum. Bir yandan işte yollar yaptık, üniversiteler açtık, havalimanları kurduk, sosyal programları geliştirdik, eğitime, sağlığa büyük yatırımlar yaptık. Özellikle bölgesel dengesizlikleri azaltmak için doğuda, güneydoğuda GAP Projesi başta olmak üzere birçok yatırımı hızlandırdık. Bunları yaptık bir taraftan. Diğer taraftan da temel hak ve hürriyetleri arttırmaya çalıştık. İfade özgürlüğünü geliştirmeye gayret ettik. Vesayetçi yapıları tasfiye etmek için elimizden gelen tüm gayreti sarf ettik. Sonuncusu 15 Temmuz’da olmak üzere o vesayetçi yapılardan da ülkemizi çok şükür kurtardık. ve normal bir demokrasi haline geldi. Ha bu normal bir demokrasi olmak hükümetlerin her şeyi yaptığı anlamına elbette gelmiyor.

ALEVİ VATANDAŞLARIMIZIN SORUNLARINI KONUŞMAK İÇİN BAŞKA ÖRGÜTSEL YAPILARA, ULUSLARARASI BİRTAKIM YAPILARA İHTİYACIMIZ YOK: Biz kuluz değerli arkadaşlar. ve her şey kul yapısı olan her şeyde mutlaka bir eksik, bir yanlış, bir hata olur. Ama demokrasinin. Vesayetten uzak demokrasinin güzelliği şu vatandaş size bakar performansınızı, yaptıklarınızı yeterli bulmaz. Seçimlerde değiştirir. Başka bir hükümet getirir. Vesaitcilerin ise zihniyeti böyle değil. Onlar seçim sonuçlarına bakmadan kendileri seçilsin, seçilmesin, bu ülkeyi yönetme hakkını kendilerinde görev kesinler. Bunlara da hiçbir bir şekilde bu millet müsaade etmeyecek diye inanıyorum. Son 20 yılda çukur hadiselerinden 15 Temmuz’a, 17, 25 Aralık’lar birçok hadiseler, işte yine terör örgütleri, PKK gibi, FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadele ede ede de bu noktalara geldim. ve inşallah demokrasimizi daha üst seviyelere çıkaracağız. Bu süreçte insanlar. Ana dilleriyle ilgili tabular ortadan kaldırıldığı gibi bunlar eskiden ağza bile alınmayan korkulan meselelerken şu anda çok rahat bir şekilde bunları çok şükür. Tapular ortadan kalktı, konuşulmayan şeyler, konuşulmaya başlandı. Ha bütün sorunlar, meseleler halledildi mi? Herkesin beklentilerine karşılık verildi mi? Tabii ki bunu söyleyemem ama insanlar konuşa konuşa anlaşır diye bir güzel sözümüz var. ve bunu yapmak için de başka bir yapılanmaya ihtiyaç yok diye inanıyorum ben. Bizim Kürt vatandaşlarımız var. Onlarla bizim meselelerimizi konuşmak için başkasının aracılığına ihtiyacımız yok. Alevi vatandaşlarımız var. Onların meselelerini, sorunlarını konuşmak için başka örgütsel yapılara, uluslararası birtakım yapılara ihtiyacımız yok diye düşünüyorum. Bütün bu konularda gerçekten cesur adımlar atıldı. Çeşitli çalışmalar yapıldı. ve bugün geldiğimiz noktada önemli bir mesafe aldığımızı en azından çok rahatlıkla söyleyebilirim. Alevi, Bektaşi canlarımızla ilgili nedir yapılanlar derseniz,  son dönemlerde özellikle atılan bazı adımları hatırlatmak isterim. Ben Plan Bütçe Komisyonu Başkanıydım geçen dönem. Benim komisyonumda gerçekleşti. Ondan dolayı da hakikaten onur duyduğumu, gurur duyduğumu belirtmek isterim. Cem Evleri kanunu statüsü kazandı. Bu önemli bir adım.

İLK DEFA GEÇEN YIL YAPTIĞIMIZ DÜZENLEMELERLE CEMEVLERİ KANUNİ BİR STATÜ KAZANMIŞ OLDU: İlk defa geçen yıl yaptığımız düzenlemelerle cem evleri kanuni bir statü kazanmış oldu. Kanunda ifade edildi ve imar planlarından. Yapımına, bakım onarımına aydınlatma giderlerine varıncaya kadar bu konularda ilgili kurumlar yetkilendirilmiş oldu. Bu önemli bir adım. Yasal statü kazanılması bakımından da önemli bir adım. Sadece yapılan hizmetler açısından değil. Diğer taraftan Alevi Bektaşi Kültür ve Cem evi Başkanlığı kurulmuş oldu. Bu başkanlıkta yeni bir başkanlık tabii.  İnşallah çalışmalarını zamanla daha bir derinleştirecek, genişletecek daha güçlü bir şekilde hizmet edecek. Bunları yaparken ben komisyonda da söyledim. Burada da ifade etmek isterim. Yani Sünni anlayışta olanlarda olduğu gibi Alevi, Bektaşi meşrebinde anlayışında olan  Müslümanların da homojen bir grup olduğunu söyleyemeyiz. Burada oturan arkadaşlarımıza herhalde sorsak her biri farklı birtakım fikirler ifade edecektir. Hiçbir topluluk homojen değil. Dolayısıyla bizim devlet olarak, hükümet  olarak görevimiz insanlara bir inancı dayatmak, bir fikri dayatmak, bir anlayışı dayatmak değil, sahip oldukları inancı, anlayışı, geleneği en rahat bir ortamda hayata geçirmek bir ortam hazırlamak. Şartları hazırlamak. Hukuki şartları, fiziki şartları hazırlamak, gerisini de onun içini insanlar nasıl doldurur? Nasıl bir yaklaşım sergilerler o toplumun görevi, sivil toplumun görevi. Bizim bu anlamda hiç kimseye bir inanç dayatmak, bir görüş dayatmak, bir fikir dayatmak gibi bir zihniyetimiz yok.

VARSA EKSİKLİKLERİMİZ, YANLIŞLARIMIZ ONLARI DA KONUŞMAYA, DÜZELTMEYE HER ZAMAN HAZIRIZ: Yaptığımız şey insanların inandığı gibi yaşamalarının ortamını, şartlarını oluşturmaktır. Varsa burada eksiklerimiz, yanlışlarımız onları da tabii ki konuşmaya, düzeltmeye her zaman hazırız. Zaman içinde bu işler bir süreç dedik. Belli bir zaman içinde gerçekleşiyor. Bunu da  inanıyorum ki sizlerle birlikte başarırız. Şunu söyleyerek tamamlamak istiyorum. Sonra asıl sizi dinlememiz lazım. Bütün kimliklere saygılıyız. Bütün yaşam tarzlarına saygılıyız. Tabii ki zararlı akımları, terörü onları kastetmiyorum. Onları söylememe gerek yok herhalde. Yüzyılların birikimi olan bütün inançlara, bütün yollara, bütün yaklaşımlara saygılıyız. ve şuna da inanıyoruz. İnsanlar inandıklarını rahatlıkla ifade ettiklerinde ve hayata geçirdiklerinde hem kendileri daha çok mutlu, müreffeh olurlar. Hem de topluma daha çok katkıda bulunurlar. Yaşam tarzı bastırılan, kimliği bastırılan toplumlar huzursuz olurlar ve gelişemezler. Rahat bir şekilde hedeflerine ulaşamazlar. Yüz yıllık bir Cumhuriyetimiz var. Büyük birikimlerimiz var. Şimdi de Türkiye Yüzyılı’na adım atıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye Yüzyılı vizyonunu ortaya koymuş durumda. Türkiye yüz yılı özgürlüklerin, insanların yaşam tarzlarını rahatlıkla istedikleri gibi, inandıkları gibi yaşadıkları ama bir taraftan da farklılıklarını çatışma konusu değil. Zenginlik olarak gördükleri bir dönem olacaktır inşallah.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir